Farmakodinamik Özellikler

Kadınlar için İLAÇLAR bilgilerinin paylaşıldığı bu yazımızda Farmakodinamik Özellikler hakkında detaylı bilgiye ulaştınız. Dilerseniz İLAÇLAR kategorisinde bulunan diğer makalelerimizi okuyarak daha başka bilgiler edinebilirsiniz.
Farmakodinamik özellikler nedir?

Farmakodinamik özellikler ilaçların vücudu etkileme biçimlerini tanımlar. İlaçların çoğu yutulduktan, enjekte edildikten veya deri yoluyla emildikten sonra kan dolaşımına geçer, vücutta dolaşır ve birçok hedef bölgeyle etkileşir. Ancak özelliklerine veya uygulama biçimine bağlı olarak ilaç vücudun yalnızca belli bir yerinde etki gösterebilir (örneğin antasidlerin etkisi yalnızca mideyle sınırlıdır). Hedef bölgesiyle etkileşim genelde istenen tedavi edici etkiyi sağlar; ancak diğer hücrelerle, doku veya organlarla etkileşim yan etkilere yol açabilir (advers ilaç reaksiyonları). 

İlaç etkisinin seçiciliği
Bazı ilaçlar seçici değildir; bu ilaçlar farklı doku veya organlarda etki gösterirler. Örneğin, gastrointestinal sistemdeki kasları gevşetmek için verilen bir ilaç olan atropin gözdeki ve solunum yolundaki kasları da gevşetir ve mukus bezi ve ter salgısını azaltır. Diğer ilaçlar yüksek düzeyde seçicidir ve esas olarak tek bir organı veya sistemi etkiler. örneğin kalp yetmezliği olan bireylere verilen bir ilaç olan digitalis ağırlıklı olarak kalp üzerine etki gösterir ve onun kan pompalama kapasitesini arttırır. Uyku ilaçlarının hedef hücreleri beyindeki sinir hücreleridir. Non-steroidal antienflamatuar ilaçlar (aspirin ve ibuprofen) da seçicidirler çünkü enflamasyonun olduğu her yerde etki gösterirler. İlaçlar nerede etkili olacaklarını nasıl bilirler? Bunun yanıtı ilaçların hücrelerle veya maddelerle (enzimler) olan etkileşim biçimindedir. 

İlaçların vücuda tam uyumu
Hücre yüzeyindeki reseptör belli bir kimyasal maddenin (ilaç, hormon veya nörotransmitter) kendisine bağlanmasını sağlayan bir konfigürasyona sahiptir; kimyasal maddenin konfigürasyonu reseptöre tam olarak uyar. 

Birçok ilaç hücre yüzeyinde bulunan reseptörler vasıtasıyla hücrelere bağlanırlar. Hücrelerin çoğunda birçok yüzey reseptörü vardır ve bu reseptörler hücre aktivitesinin hücre dışındaki kimyasal maddelerden (ilaçlar veya hormonlar) etkilenmesini sağlarlar. Reseptörün spesifik bir konfigürasyonu vardır ve yalnızca bu konfigürasyona tam olarak uyan ilaçlar reseptöre bağlanabilir (anahtar-kilit modeli gibi). Bir ilacın seçiciliği reseptörlere ne derece seçicilikle bağlandığıyla açıklanabilir. Bazı ilaçlar yalnızca tek bir reseptör tipine bağlanırlar; diğerleri ise vücutta çeşitli reseptör tiplerine bağlanabilirler. 

Elbette doğa günün birinde ilaçlar bağlanır diye reseptörleri yaratmış olamaz. Reseptörlerin doğal (fizyolojik) amaçları vardır ve ilaçlar bu özellikten faydalanırlar. Örneğin morfin ve morfin kökenli ağrı kesici ilaçlar beyinde endorfinlerin (duysal algıyı ve reaksiyonları değiştiren, doğal yolla oluşan kimyasal maddeler) bağlandığı reseptörlere bağlanırlar. 

Agonistler adı verilen bir ilaç sınıfı bunların reseptörlerini aktive eder veya uyarır ve sonuçta hücrenin işlevlerini azaltan veya arttıran bir yanıt oluştururlar. Örneğin, karbakol adlı agonist solunum yolunda kolinerjik reseptörler adı verilen reseptörlere bağlanırlar ve düz kasların kasılmasını sağlayarak bronkokonstriksiyona (solunum yollarında daralma) neden olurlar. Başka bir agonist olan albuterol solunum yolundaki başka reseptörlere (adrenerjik reseptörler) bağlanırlar ve düz kasların gevşemesini sağlayarak bronkodilatasyon sağlarlar (solunum yollarının genişlemesi). 

Diğer bir ilaç sınıfı olan antagonistler agonistlerin kendi reseptörlerine bağlanmasını veya onlara ulaşmalarını bloke eder. Antagonistler öncelikli olarak vücutta normalde bulunan agonistlere (genelde nörotransmitterler) verilen hücresel yanıtları bloke etmek veya azaltmak için kullanılırlar. Örneğin kolinerjik reseptör antagonisti olan ipratropium kolinerjik sinir impulslarının doğal transmitteri olan asetilkolinin bronkokonstriktör etkisini bloke eder. 

Agonistler ve antagonistler astım tedavisinde farklı fakat birbirini tamamlayıcı yaklaşımlar olarak kullanılırlar. Adrenerjik reseptör agonisti olan ve bronşlardaki düz kasların gevşemesini sağlayan albuterol asetilkolinin bronkokonstriktör etkisini bloke eden ve kolinerjik reseptör antagonisti olan ipratropium ile beraber kullanılabilir. 

Geniş çaplı olarak kullanılan diğer bir antagonist grubu beta blokerlerdir (propranolol gibi). Bu antagonistler stres hormonları olan adrenalin ve noradrenaline verilen kardiyovasküler eksitatör yanıtı azaltır veya bloke eder; bunlar yüksek kan basıncı, anjina ve belli anormal kalp ritmlerinin tedavisinde kullanılırlar. Antagonistler lokal agonist konsantrasyonu yüksek olduğunda çok etkilidirler. Bunlar otoyoldaki blokajın otoyolu etkilemesiyle aynı derecede etkilidir. Öğleden sonra saat 5''de bloke olan araç sayısı sabah saat 3''de olduğundan daha fazladır. Benzer şekilde, normal kalp fonksiyonu üzerine çok az etki gösteren dozlardaki beta blokerler kalbi stres hormonlarının ani salınımına karşı korurlar. 

Enzimler
Hücre reseptörlerine ek olarak ilaç etkisi açısından diğer önemli hedefler enzimlerdir ve bunlar önemli kimyasal maddelerin taşınmasına yardım eder, kimyasal reaksiyonların hızını düzenler veya başka düzenleyici, yapısal ve taşınmayla ilgili işlevlere sahiptirler. Reseptörlere yönelik ilaçlar agonistler veya antagonistler olarak sınıflanırken enzimlere yönelik ilaçlar inhibitörler veya aktivatörler (indükleyiciler) olarak sınıflanırlar. Örneğin lovastatin adlı ilaç kan kolesterol düzeyi yüksek olan bazı insanların tedavisinde kullanılır ve vücuttaki kolesterol üretiminde kritik rol oynayan HMG-KoA adlı enzimi inhibe eder. 

İlaçlar ve reseptörler veya ilaçlar ve enzimler arasındaki etkileşimlerin çoğu geri dönüşlüdür ve ilaç reseptör veya enzimden ayrıldıkça reseptör normal işlevine geri döner. Bazen bir etkileşim geri dönüşsüz olabilir (mide asidi salgılanmasıyla ilgili enzimi inhibe eden bir ilaç olan omeprazol) ve ilacın etkisi vücut daha fazla enzim ürettikçe sürer. 

Afinite ve intrinsik aktivite
İlacın etkisinde önemli olan iki özellik afinite ve intrinsik aktivitedir. Afinite ilaç ve hedefi (reseptör veya enzim) arasındaki bağın gücü veya karşılıklı etkileşimdir. İntrinsik aktivite ilacın reseptöre bağlandığı zaman farmakolojik etki oluşturma becerisiyle ilgili bir ölçüttür. 

Reseptörleri aktive eden ilaçların (agonistler) iki özelliği olmalıdır; bunlar reseptörlerine etkili biçimde bağlanmalıdır (reseptörlere afiniteleri vardır) ve ilaç reseptör kompleksi hedef sistemde yanıt oluşturabilmelidir (intrinsik aktiviteye sahiptirler). Buna karşılık, reseptörleri bloke eden ilaçlar (antagonistler) etkili biçimde bağlanırlar (reseptörlere afiniteleri vardır) ancak çok az intrinsik aktiviteleri vardır veya hiç yoktur; bunların işlevi agonist moleküllerin kendi reseptörleriyle etkileşmesini önlemektir. 

İlaçların gücü ve etkisi
İlacın gücü bir etki oluşturmak (ağrıyı giderme veya kan basıncını düşürme) için gereken ilaç miktarını (genelde miligram cinsinden) ifade eder. Örneğin 5 mg B ilacı ağrıyı 10 mg A ilacıyla aynı derecede gideriyorsa B ilacının iki kat güçlü bir ilaç olduğu söylenir. Bir ilacın daha güçlü olması o ilacın diğerinden daha iyi olduğu anlamına gelmez. Doktorlar ilaçların iyi olup olmadığına karar verirken birçok faktörü gözönüne alırlar (yan etki profili, potansiyel toksisite, etki süresi (ve sonuç olarak her gün gereken doz sayısı). 

Etkinlik ilacın oluşturabileceği potansiyel maksimum tedavi edici (terapötik) yanıttır. Örneğin, diüretik bir ilaç olan furosemid idrarla yine bir diüretik olan klorotiazidden daha fazla su ve tuz atılmasını sağlar. Dolayısıyla, furosemid klorotiazidden daha büyük etkinliğe veya terapötik faydaya sahiptir. İlacın gücünde olduğu gibi etkinlik doktorların belli bir hasta için en uygun ilacı seçerken dikkate aldıkları faktörlerden yalnızca biridir. 

İlaçlarda tolerans nedir?
Bazı ilaçların uzun süreli veya tekrarlayan biçimde uygulanması toleransa (farmakolojik yanıtta azalma) yol açar. Tolerans vücut ilacın sürekli varlığına uyum sağladığında oluşur. 

Toleranstan sorumlu olan iki mekanizma vardır:
- İlaç metabolizması hızlanır (karaciğerde ilacı metaboliz eden enzimlerin aktivitesi artar) 

- Reseptör sayısı veya ilaca olan afinite azalır. Direnç terimi bireyin antibiyotik, antiviral veya kanserde kullanılan kemoterapi ilaçlarına iyi yanıt vermemesini anlatmak için kullanılır. Gelişen toleransın veya direncin derecesine bağlı olarak doktor dozu arttırabilir veya alternatif bir ilaç seçebilir. 

İlacın tasarlanma ve geliştirilme aşamaları
Güncel kullanımdaki ilaçların birçoğu deneysel çalışmalar ve hayvan ve insanlarda yapılan gözlemlerle keşfedilmiştir. İlaç geliştirilmesindeki daha yeni yaklaşımlar hastalık nedeniyle oluşan anormal biyokimyasal ve hücresel değişikliklerin belirlenmesine ve bu anormallikleri spesifik olarak önleyecek veya düzeltecek bileşiklerin tasarlanmasına dayanır. Yeni bir bileşik ümit vaat ettiğinde genelde seçiciliğinin, gücünün, reseptör afinitesinin ve terapötik etkinliğinin optimize edilmesi için birkaç defa değişikliğe uğratılır. Bileşiğin barsak duvarından emilip emilmediği veya vücuttaki dokularda ve sıvılarda ne derece stabil kaldığı da ilaç geliştirilirken önemlidir. 

İdeal olarak ilaç ağızdan alındığında (hastanın kendisinin uygulaması kolaydır) günde bir dozun yeterli olması için etkili olmalı, gastrointestinal sistemden iyi emilmeli ve vücuttaki doku ve sıvılarda yeterince stabil kalabilmelidir. İlaç hedef bölge açısından yüksek derecede seçici olmalı ve böylelikle vücuttaki diğer sistemlere çok az etkisi olmalı veya hiçbir etkisi olmamalıdır. Ayrıca ilacın gücü yüksek ve terapötik etkinliği fazla olmalı ve tedavisi zor olan durumlarda düşük dozlarda bile etkili olmalıdır. 

Hiçbir ilaç tam anlamıyla etkili ve güvenli değildir. O nedenle, doktorların reçeteli ilaç tedavisinin gerekli olduğu her terapötik durumda ilacın potansiyel faydalarını ve risklerini gözönünde bulundurmalıdırlar. Ancak bazen hastalıklar doktorun gözetimi altında olmaksızın tedavi edilirler; örneğin insanlar düşük düzeyde ağrı, uykusuzluk, öksürük ve soğuk algınlığı için kendilerini reçetesiz satılan ilaçlarla tedavi ederler. Bu tip durumlarda ilacın prospektüsünde yazılı olan bilgiler okunmalı ve ilaç kullanımıyla ilgili yönerge dikkatle uygulanmalıdır.

Yazar
En Pratik Kadın
Eklenme Zamanı
5.12.2014 08:26:56
Yorum sayısı
0
İlgili Makaleler
Antioksidanlar Sağlığınızı Koruyabilir mi?
Antioksidanlar Sağlığınızı Koruyabilir mi?
Antioksidanlar Sağlığınızı Koruyabilir mi? C vitamini, E vitamini gibi antioksidan vitaminlerin alınması kanser, kalp hastalığı veya katarkta karşı koruyabilir mi. Bazı bilim adamları bu soruya "evet" cevabını veriyorlar.  Hücrelerde oksidasyon süreci sonucunda oluşan hasar, yaşlanmadan ve belirli hastalıklardan sorumlu olabilir. Araştırmacılar şimdi antioksidanların bizi bu...
»» devamını oku »»
Olumsuz (Advers) İlaç Reaksiyonları
Olumsuz (Advers) İlaç Reaksiyonları
Olumsuz (Advers) ilaç reaksiyonları nedir? Yaygın bir yanlış inanış ilacın etkilerinin iki kategoride toplanabileceğidir: İstenen veya tedavi edici etkiler ve istenmeyen veya yan etkiler. Gerçekte, ilaçların çoğu birçok etki yaratır ancak doktor bunlardan yalnızca birini veya birkaçını hastasında sağlamak ister; diğer etkiler istenmeyen etkiler olarak düşünülür. Sağlık...
»» devamını oku »»
 İlaçlar Hakkında Genel Bilgiler
İlaçlar Hakkında Genel Bilgiler
İlaçlar ve kullanımı Yazılı tarihte yer alan uygarlıklarda yaşayan insanlar hastalıkları önlemek ve iyileştirmek için bitki ve hayvan kökenli ilaçlar kullanmışlardır. Hastalıkla savaşmak ve hastanın ruhsal durumunu ve bilincini değiştirme uğraşı neredeyse yiyecek ve barınak bulma uğraşı kadar temel ihtiyaçlardır. Bitki ve hayvanlardan elde edilen birçok ilaç hala...
»» devamını oku »»
Hangi İlaçla Hangi Vitaminler Kullanılmalı?
Hangi İlaçla Hangi Vitaminler Kullanılmalı?
Hangi ilaçla hangi vitamin? Bazı ilaçları düzenli olarak kullanıyorsanız bunlarla birlikte bazı vitamin ve mineralleri daha çok almak gerekiyor.  Antasitler (Fazla mide asidine karşı alınan ilaçlar): kalsiyum, demir, B12 vitamini  Antibiyotikler: B12 vitamini , folik asit, potasyum, magnezyum  Uyku ilaçları: C vitamini , kalsiyum, D vitamini  Diüretikler (idrar...
»» devamını oku »»
Kalsiyum (Kemiklerin temel minerali)
Kalsiyum (Kemiklerin temel minerali)
Kalsiyum (Kemiklerin temel minerali) Sizinle 10 yaşındaki bir çocuk arasındaki ortak nokta nedir? Bu ortak nokta, ikinizin de aynı miktarda kalsiyuma ihtiyacı olmasıdır. Kalsiyumun kemikler için önemi, yaygın inanışın tersine, yalnızca çocukluk ve gençlik çağıyla sınırlı değildir. Çünkü yetişkin yaşlarda az kalsiyum alınması ile osteoporoz arasında bağlantı vardır....
»» devamını oku »»
İlaçlar ve Yaşlanma
İlaçlar ve Yaşlanma
Yaşlılıkta ilaç kullanımı Yaşlı insanlarda kronik hastalıklar daha sık görüldüğünden genç erişkinlerden daha fazla ilaç kullanırlar. Ortalama olarak bir yaşlı insan dört veya beş reçeteli ilaç ve reçetesiz iki ilaç alırlar. Yaşlı insanlar genç erişkinlere kıyasla advers ilaç reaksiyonları iki kat daha sık görülür. Reaksiyonlar da daha şiddetli olur.  İnsanlar yaşlandıkça...
»» devamını oku »»
Yorum Yaz
Yeni Yorum Ekliyorsunuz !
Rumuz (*) Mail Yorum (*) Gönder